31 Aralık 2010 Cuma

2010'a veda...

2010'a veda etmek zor...

Hayatımın en güzel, en özel yılıydı... Büyüleyiciydi...

Dünyalar güzeli bir melek yeryüzüne indi, hayatımızın baş köşesine yerleşti ve hayatımızı değiştirdi.

İyi ki geldi...

Değişmem, dedim ama şimdi geriye bakınca ne kadar çok değişmişim. Önceliklerim, hayattan beklentilerim, hayallerim ne kadar farklı eskisinden. Üzüntülerim de tabi.

Yeni yıla girerken hedefler belirleyen, listeler hazırlayan biri değilim ben. Hiç öyle olmadım. Hep sağlık, mutluluk, başarı diledim kendim ve sevdiklerim için. Şimdi yine listem yok benim 2011 için. Bu sefer, daha çok sağlık, daha çok mutluluk, daha çok huzur diliyorum, en çok da kızım için.

Yeni yıl 2010'dan bile daha güzel olsun... bütün hayallerimiz gerçek olsun...

28 Aralık 2010 Salı

Ece'nin 6. ay beslenme takvimi

Bu ek gıdalare geçiş zor işmiş hakkatten...

Ece 5 ay + 1 hafta boyunca sadece anne sütü ile beslendi. 6 ay anne sütüne ilave hiçbirşey vermeyi planlamadığım halde işe başlamış olmam ve kızımın gün içinde ihtiyacı olan sütü sağarak elde etmem çok mümkün gözükmediği için mecburen ek gıdalara başladık. En azından hazır mama vermemiş olmak beni rahatlattı.

Doktorumuz Prof. Dr. Gülbin Gökçay’ın ek gıdalara geçiş ile ilgili bizimle paylaştığı bir döküman var. Buradan ulaşabilirsiniz. Ece’nin kilosu ortalamanın üzerinde ve gelişimi de oldukça iyi olduğu için kendisi bize muhallebi önermedi. İlk hafta sebze püresi vermemizi, ikinci hafta meyve püresi, 3. hafta da yoğurda başlamamızı söyledi.

Ek gıdalara geçiş ile beraber benim kafamda bir sürü soru işareti oluştu tabi. Sebze püresine hangi sebzeleri eklemeliyim, hangi sebzeler sakıncalı, hangi meyve ile başlamalı, bir günde ne kadar sebze yemeli, ek gıdaya ilave ne kadar anne sütü içmeli, yeterli beslenebiliyor mu acaba, yoksa daha mı çok yemeli gibi gibi… Çok araştırdım ama şöyle hazır bir beslenme takvimi bulamadım. Anladım ki, bu iş biraz dene-yanıl şeklinde olacak.  1 ay deneyeceğiz ve sonrasında ne kadar kilo aldığını görüp, bir dahaki ay için planımızı ona göre yapacağız.

Peki ne yaptık bu ek gıdalara geçiş döneminde?
  • 5 ay + 2. haftada sebze püresine başladık.  2 tatlı kaşığı ile başlayıp 1 hafta içinde 10 tatlı kaşığına çıkardık. Tarifi; bir küçük patates, bir havuç ve silme tatlı kaşığı pirinç ,1 bardak su eklenerek pişirilir. Sebzeler iyice haşlanınca tel süzgeçten geçirilip püre haline getirilir. Son olarak 1 silme tatlı kaşığı zeytinyağı da eklenip kuzucuğa yedirilebilir. Zeytinyağı da besin değerini kaybetmesin diye püre pişirildikten sonra eklenmelidir.
  • Ertesi hafta meyve olarak elmayı dahil ettik, elma püresi yedirdik Ece’ye, yine aynı oranlarda hergün artırarak. Onu da cam rendede rendeledik.
  • Aynı hafta Ece kabız oldu :( . Bu arada sebzesinden patatesi çıkardık, pek işe yaramadı. Bendeniz yine Gülbin Hanım’ı yine e-maillerimle taciz ettim :) . Kendisinin önerileri doğrultusunda sabah verdiğimiz 1 çay bardağı armut suyu ve akşam verdiğimiz kayısı püresi hayatımızı kurtardı. Bu arada sebzesinden pirinci çıkarıp yerine irmik ve havuca ilave balkabağı ve brokoli ekledik.
  • Ondan sonraki hafta da yoğurda başladık aynı oranlarda.
Bütün bunları hangi öğünlerde ve bunlara ilave anne sütünü hangi miktarlarda verdik, konusuna gelirsek işte Ece’nin 6. Ay Beslenme Takvimi…


1 ay sonunda Ececik tam 840 gr aldı  :) . Ek gıda olayına gayet başarılı bir geçiş yapmışız, aynen devam!

Ek gıdalara geçişte püf noktaları:
  • Bebekler sebze püresini ilk başta çok sevmiyor, dili ile itip çıkarmaya çalışıyor. Buna aynı zamanda Dil İle İtme Refleksi deniyor, zamanla geçiyor. Püreyi, çorbaya yakın, yani daha az kıvamlı yaptığınızda daha kolay yiyorlar.
  • Haşlanan sebzeleri blenderdan geçirmek sebzenin vitaminini kaybetmesine neden oluyor, pek önerilmiyor.
  • Zeytinyağı sebze püresine pişirme işlemi tamamlandıktan sonra eklenmeli, aksi takdirde o da besin değerini kaybediyor. Özellikle beyin gelişimi için çok faydalıymış zeytinyağı.
  • Bebeğiniz sebze püresini sevmiyorsa içine pirinç yerine irmik ekleyebilirsiniz. Daha tatlı olduğu için bebekler daha çok seviyor, hem de kabız ihtimalini azaltıyor.
  • Biz ek gıdalara sebze ile başladık ama meyve daha tatlı olduğu için meyveyi daha çok seviyor bebekler. Şimdi düşünüyorum da belki meyve püresi ile başlamak daha kolay, daha az zahmetli olabilir.
Not: Bunlar tamamen bizim tecrübelerimiz. Her çocuğun gelişimi, ihtiyaçları ve tercihleri farklı olacağı için başka çocuklarda farklı sonuçlara ulaşmak mümkün olabilir.

25 Aralık 2010 Cumartesi

6. Ay kontrolü

Bugün kuzucuğun doktor kontrolü vardı. Ve tabi aşıları :( Karma aşısı ve rota virüsü aşısının son dozu yapıldı. Kızım çok cesur çıktı ama, karma aşısından sonra bir çığlık attı o kadar, ağlamadı bile. Diğeri de ağızdan yapıldı zaten, o kolaydı.

Ve Ececik'in son durumu:
  • 6 ay+1 hafta itibariyle kilosu 7.940 gr, boyu 69 cm. Geçen aya göre 840 gr almış. Gayet iyiymiş, ek gıdalara başarılı bir geçiş yapmışız, aynen devam :). Boyu da hala yaşıtlarının %90'ından uzunmuş.
  • Alt dişlerinden biri geliyor gibi gözüküyor. Zaten hatır hutur dişlerini kaşımaya çalışmasından belliydi.
  • Gülbin hanım'ın hala bir demir eksikliği endişesi var, bir dahaki muayene öncesi kan testi yaptıracağız. Bu işte çok kötü haber :( Kızım çok ağlıyor kan verirken.
  • Bu hafta sebze püresine kıyma, bir dahaki hafta da kahvaltısına yumurta ekleyeceğiz. Bakalım sevecek mi meleğim.
  • Gece saat başı uyanması sallanarak, pışpışlanarak uyumaya alışıp da gece uyanınca tekrar uykuya dalmak için sallanmak istemesinden kaynaklanıyormuş. Acilen kendi kendine uyumaya alıştırmamız gerekiyormuş. Zor günler bizi bekliyor :(
  • Artık kitap okumaya başlayın, dedi doktorumuz. Biz zaten başlamıştık, 3 tane kitabı yalayıp yuttuk bile :)
  • Anne veya babadan birinin anadili olmadığı sürece bebekle İngilizce konuşmayı hiç önermiyor Gülbin Hanım. Çocuk önce Türkçe düşünmeyi öğrenmeliymiş ve annesinin hem İngilizce hem Türkçe konuşmasına bir türlü anlam veremiyormuş çocuklar. Yine de bu konu kafamda hala soru işareti.
Sonuç olarak, kızımız gayet sağlıklı çok şükür :)

Kızım beni affetti :)

İşe başladığım günden beri akşamları bana önce surat yapıp, kucağıma gelince kendi dilinde söylenen, sonradan sonradan ısınan kuzucuk beni affetti sonunda. Baktı ki, ben ne yapsam bu anne hergün işe gidip gelecek, bundan kaçış yok, anneyi de daha fazla üzmeye gerek yok, kapris yapmamaya karar verdi.

Yaklaşık bir haftadır akşamları sevgi gösterisiyle karşılanıyorum :) Önce ağzı kulaklarına varıp kocaman gülüyor, sonra eller bacaklar hareketlenmeye başlıyor kucağıma gelmek için, bu arada ben ellerimi yıkamaya gidince de kıyamet kopuyor.

Bakınız kanıtı...

Ben de bu hallerine bayılıyorum işte bu kuzucuğun :)

22 Aralık 2010 Çarşamba

Kitapkurdu

Bir süredir akşamları kızımla kitap okuyoruz. Daha doğrusu Ece resimlere bakıyor, ben de hikaye uyduruyorum. İlk kitaplarımız 0-3 Yaş Tırtıl Serisi ve favorimiz Şipşak Fare Tatilde.

Ececik kitabın sayfalarını çevirmeyi bile öğrendi ama kitabın ne işe yaradığı ile ilgili kafasında hala bazı soru işaretleri var sanıyorum. İşin o tarafı tam olarak oturmuş değil.  Hımmm resimler güzelmiş ama bir de tadına mı baksak, eğilimi sözkonusu kızımda. :)

18 Aralık 2010 Cumartesi

Bir ilk daha...

Ececik bir ilke daha imza attı.

Şimdiye kadar ancak yan dönebilen kuzucuk, artık sırtüstünden yüzükoyun pozisyona geçebiliyor :). Ece'ye alkış!!!

Bir de annesine bakıp böyle güldü mü, insanın içinin yağları eriyor işte :)


Güncelleme 25/12/2010

Ve sonunda annesi kuzucuğu dönerken görüntülemeyi başarır. Anneye alkış :)

16 Aralık 2010 Perşembe

Çalışan anne olmak...

Çalışan anne olmak zor işmiş…

Evde çalışan anneden farkı fiziksel zorluğu, yorgunluğu değil, işin psikolojik tarafıymış.

Kızımla kucak kucağa geçen beş ayın ardından en zorunun işe başlayacağım gün olduğunu düşünmüştüm, zamanla alışır insan, diyordum. Yanılmışım. O değilmiş, Bu çalışan anne olma işi gün geçtikçe daha da zor oluyormuş.

Zor olanı, bütün gün bebeğini özlemek, kokusunun burnunda tütmesi değil, ona bir yere kadar katlanabiliyor insan, ya o beni özlerse, endişesiymiş.
  
İlk başlarda, sabahın kör vakti evden çıkmadan kokusunun sindiği odasına girerdim. Onu uyandırmaya korkarak yanağına usulca öpücük kondururdum. Bu kolay olanmış. Bir sabah odasından gelen sesleri duydum, uyanmış, kendi kendine keyifle oynuyor yatağında. Beni görünce kocaman bir gülümseme kapladı yüzünü. O zaman anladım, asıl zor olan annesini görünce mutlu olan meleğimi sadece birkaç dakika kucaklayabildikten sonra bırakıp servise yetişmeye çalışmakmış. Akşama kadar onu göremeyecek olmam da değil, onun kendini terkedilmiş hissedeceği korkusuymuş gözlerimin dolmasına neden olan. Sanki sabah kalkınca annesini hiç görmediğinde terkedilmişlik hissi daha az olacakmış gibi.

Çalışan anne olmak, kızını çok sevileceğini, çok iyi bakılacağını bilerek gönül rahatlığıyla anneannesi veya babaannesine emanet etmek ama içten içe, ya onları benden çok severse, endişesi yaşamak demekmiş. (Anneanne ve babaanne okumasa bari bu yazıyı)

5,5 aylık meleğinin kendi kendine o minicik elleriyle koca biberonu tutup sütünü içebildiğini öğrenince, herkes gibi bunu bir gelişme olarak değerlendirmek değil, onu biberona mecbur bıraktığın için boğazının düğümlenmesi, kızının yalnız başına ayakta durmaya çalıştığını hissetmek demekmiş…

Haftasonu sadece birkaç saatliğine karı-koca başbaşa dışarı çıkmak, yanlış birşey yaptığını hissetmek, kızını özlemek, koşa koşa eve geri dönmekmiş. Kendin için herhangi birşey yapmaya hakkın olmadığını düşünmekmiş.   

Önceden annenin çalışması gerektiğini, anne bebeğiyle kaliteli vakit geçirmeyi becerebiliyorsa bunun çocukta travmatik bir durum yaratmayacağını savunan, çalışmasam zaten mutsuz olurum, bu bebeğimin sağlığı için de iyi bir durum olmaz, diye atıp tutan beni bile sınırda yaşatan bir durum bu çalışan anne olmak. İşyerinde biri canımı sıkacak birşey dese tası tarağı toplayıp gidecek kadar sınırda…

Tabi bu sınırda yaşama işi de çok sağlıklı değil. Bir o tarafta oluyorsun bir bu tarafta. Bir karar vermeli insan ve bu kararının arkasında durmalı. Ben ne kadar şanslıyım ki, kararım ne olursa olsun benim arkamda duracak, beni destekleyecek bir kocam var. En azından bana bu seçme şansını verdiği için onu çok seviyorum. Ama ben kararımı verdim. Evet, çalışmaya devam edeceğim. Kızımın geleceği için, deyip sıyrılmayacağım işin içinden. Biraz kendimi de düşünüyorum tabi. İleride kızım kendi ayakları üzerinde durmaya başladığında, ben kendime ne yaptım, diye sormaktan korktuğum için çalışacağım. Çalışmak benim yaşam şeklim olduğu için çalışacağım. Ve tabii ki kızım için çalışacağım, onun geleceği, kişisel gelişimi, eğitimi ile ilgili ona faydalı olacak herhangi birşeyden onu mahrum etmemek için çalışacağım. Sevgili kocamı yalnız bırakmamak için çalışacağım.

Ama heran bu kararımdan vazgeçme hakkım saklıdır… Yukarıdaki örnekler arttığında ne yapacağım hiç belli olmaz…

Tabi bu arada, daha esnek çalışabileceğim, aynı zamanda kızıma daha çok vakit ayırabileceğim bir işi hayal etmeye devam edeceğim. Belki birgün gerçek olur. :)

15 Aralık 2010 Çarşamba

Kuzucuk kabız olursa...

Biliyorum, çok keyifli bir konu değil ama yeni birşey öğrendim ve yazmadan edemiyorum...

Ececik yaklaşık 3 hafta önce ek gıdalara geçmişti. Önce 1 hafta boyunca sebze püresi, patates ve havuç. Sonraki hafta sebzeye ilave elma püresi. Bu hafta da yoğurda başladık. Her birine, elma hariç, önce burun kıvırsa da kendisi, iştahlı bir bebek olduğunu söylemem gerek. Hepsine alıştı birkaç günde. Yine de favorisi anne sütü tabi. Biberonla bile olsa havada kapıyor kuzucuk.

Fakat gel gör ki, kabız oldu yavru kuşum. Geçen hafta 4 gün kakasını yapamadı, sebzesinden patatesi çıkarıp, yerine brokoli ekledik. 4. günün sonunda yapabildi ama 2 gündür yine tık yok. Sonunda dayanamadık doktorunu aradık tabi kızımın. Gülbin Hn.’ın kabıza karşı önerilerini aşağıda bulabilirsiniz.
  • Her yediğine bir tatlı kaşığı zeytinyağı eklenir
  • Kuru kayısı kaynatılıp, püre haline getirilip yedirilir
  • Sebze çorbasından pirinç çıkarılır, yerine irmik eklenir
  • Sebze çorbasına bal kabağı eklenir
  • Hergün bir çay bardağı taze sıkılmış armut suyu verilir
Önce armut suyunu denedik. Bütün yeni gıdaları aynı anda denememek için. Ve işe yaradı. Ece ıkınırken kıpkırmızı olsa da, yaptı sonunda kakasını. Biz de ailece bayram ettik. Gece de çok rahat bir uyku uyudu sonra meleğim.

12 Aralık 2010 Pazar

Ek gıdalara geçiş

Bu ek gıda işi hiç de öyle sandığım gibi keyifli değilmiş.

Ece ilk verdiğimizde hiç sevmedi sebze püresini. Ağzını buruşturdu, öğürerek çıkarmaya çalıştı, oturduğu yerde tepindi durdu. Ağzına emziği tıktık sebzesini bari emerek yesin diye, o da işe yaramadı. İlk denememiz başarısızlıkla sonuçlandı tabi.

Anne sütü iyiydi yaa, nereden çıktı bu ek gıda işi,  dedik.

İyi haber, sebzeye birkaç gün içinde alıştı.  Ertesi hafta elmayı denedi, ona bayıldı, hiç itiraz etmeden yiyor. Bugün de kızıma evde yoğurt yaptım. Yoğurda çok bayılmasa da fazla itiraz etmeden yemesi gerekeni yedi.

Kuzucuğun favorisi hala anne sütü tabi. Anne sütünü biberonda bile havada kapıyor.

Bu arada artık mama sandalyesi de var kızımın. Bizimle sofraya oturuyor :) Oturduğu yerden babasına aşık aşık bakıyor. Babası, kızımmmm, diyor, ağzı kulaklarına varıyor. Bu kız çocukları neden bu bakar babacı olurlar ki!!!

10 Aralık 2010 Cuma

Çıtır annenin annelik tecrübeleri

Beni bilen bilir, öyle çoluk çocuk taraklarında bezim olmadı benim hiç. Ondandır belki de, çok yakın arkadaşlarımın çocukları olduğu halde, öyle fransızmışım ki bu konuya, birçok şeye hiç dikkat etmemişim. Çocuklarını nasıl uyutuyorlardı, ne yediriyorlardı, hangi kitabı okuyorlardı hatırlamıyorum bile.

Ne zaman ki hamile olduğumu öğrendim, yepyeni, uçsuz bucaksız bir dünyanın içinde buldum kendimi, hiç bilmediğim. Artık yolda gördüğüm bebeklere daha bir dikkatle bakar, hamileleri farkeder, facebook'ta arkadaşlarımın çocuklarının fotograflarına bakıp da yorum yapar oldum.

Bu arada farkettim ki, öğrenecek ne kadar da çok şey varmış. Internetteki blogcu anne ve babaları keşfettim, onların tecrübelerinden faydalandım çokça, hala faydalanıyorum. Evet henüz tecrübesiz, ama çok okuyan, araştıran, soran-soruşturan bir anneyim ben. Analatacak şeylerim de var tabi ve anlatmaya bayılıyorum :), hatta anlatmadan duramıyorum. Bir soran olunca, şunu nasıl yaptın, diye, anlata anlata bitiremiyorum. Dolayısıyla, aslında sadece kızım için açtığım bu blogda artık çıtır annenin annelik tecrübelerini de yazmaya karar verdim. Bari yazayım da rahatlayayım biraz...